9 Temmuz 2009 Perşembe

Niğde Aladağlar'da


Hasandağından (3265 m.) sonra bir daha dağ tırmanışı yapabileceğim konusunda kuşkularım vardı. Ama 5 Temmuz sabahı erken saatlerde Niğde Aladağlar Emler zirvesinde (3723 m.) buldum kendimi. Bilenler bilir, Emler'e doğu yüzünden tırmanmak o kadar da güç bir iş değil. Ancak bir önceki gece kamp kurduğumuz 3250 metredeki Çelikbuyduran'da karşılaştığımız müthiş yaz fırtınası gerçekten korkuttu beni. Her zamankinden daha da korunaksız gözüken küçücük çadırımızda üç kişiydik. Şimdiye kadar tanık olmadığım şiddette bir yağmur gece boyunca durmamamacasına yağdı. Bu yetmezmiş gibi gökgürültüsü ve birkaç dakikada bir yakınlarımıza düşen ve çevreyi gündüz gibi aydınlatan yıldırım aslında tabiat karşısında ne kadar da güçsüz olduğumuzu hatırlatıyordu. O çaresizlik içinde saatler boyu Tanrıya, beni sevdiklerime bağışlaması için yalvardım. Beni ve diğer çadırlarda yatan yol arkadaşlarımı, katırcımız Osman ve küçük oğlu Turan'ı, şiddetli yağmur altında sabırla sabahı bekleyen katırlarımızı bu felaketten koruması için yalvardım Tanrı'ya. Şükürler olsun ki dualarımı geri çevirmedi yüce Yaratıcı. Sabah daha gün ağarmadan tırmanışa geçmek için çadırlarımızdan çıktığımızda yerde kar vardı. Herşeye rağmen Emler'in zirvesine çıktık, gündoğumunda Aladağların Kızılkaya, Kaldı, Alaca gibi zirvelerinin güneşin ışığı vurdukça büründüğü olağanüstü güzellikteki görünümlerini doyumsuzca seyrettik ve sağ salim evimize döndük.