23 Ekim 2007 Salı

Yeniden doğarız ölümlerden

Kızılcahamam Aktaş ormanlarında, çürümekte olan bir ağaç gövdesinde hayata tutunan bu göknar filizi, küllerinden yeniden doğan zümrüdüanka kuşu gibi, ölümün de dirimin de hayatın bir parçası olduğunu gösteriyor bize.

Walt Whitman'ın "Redwood Ağacının Türküsü" şiirinden alınma birkaç dize eşlik etsin göknar filizinin umuda yolculuğuna:

Görkemli kardeşlerim bizi yaslı terketmeyin,
Biz ki zamanımızı azametle tamamladık,
Tabiatın sessiz rızasıyla, sessiz ve muazzam bir keyifle,
Geçmişten bu yana ne yazılmışsa kaderimizde kabulümüz,
İşte bırakıp meydanı gençlere, gidiyoruz.

15 Ekim 2007 Pazartesi

Bella donna




"Bella donna" italyanca güzel kadın demek. Bitkimizin bilimsel adı da buradan geliyor: "Atropa belladonna". Türkçede ise "güzelavrat otu"olarak biliniyor. Bu bitki eski çağlardan beri kadınlar tarafından doğal bir makyaj malzemesi olarak kullanılıyor. Bitkinin özünün gözbebeklerini genleştirme özelliği o zamanlardan beri biliniyor. Ama bitkinin zehirli olduğu, az miktarda alındığında sanrı (halüsinasyon) gördürdüğü, çok miktarda alındığında ise ölümcül olabildiği de artık malûm. Bitkinin adının bir süslenme aracı olduğu için mi güzel kadınlardan alındığı, yoksa güzel kadınların başdöndürücü niteliğine bir gönderme mi olduğu biraz tartışmalı. Belki her ikisi de doğru. Güzelavrat otunun çiçekleri de, parlak siyah renkli meyvası da çok göz alıcı. Anadolunun serin, çok fazla güneş almayan ormanlık alanlarında bolca yetişiyor. Modern tıp biliminde bitkimizin özünü oluşturan atropin maddesi hem bir panzehir olarak biliniyor, hem de özellikle göz hekimleri tarafından, aynen eski çağlardaki kadınların yaptığı gibi, gözbebeğinin genleştirilmesi ve sabitlenmesi amacıyla kullanılıyor.