Kuzeybatı Amerika gezimizin son notu Columbia vadisinde rastladığım bu narin çiçeğe ait. Amerikalılar ona "climbing nightshade" adını vermişler. Latince adı kulağa daha şairane geliyor: Solanum dulcamara. İlk gördüğümde bu kıtaya özgü bir bitki olduğunu sanmıştım. Ama yurda dönüp de biraz kitap karıştırınca bu çiçeğin nerdeyse Anadolunun her yerinde yaygın olarak bulunan yaban yasemini olduğunu öğrendim. Dolayısıyla Kuzeybatı Amerika ile Anadoluyu güzel bir rastlantı ile birbirine bağladı bu çiçek. O nedenle gezinin son fotografı olarak seni seçtim YABAN YASEMİNİ!..
23 Ağustos 2007 Perşembe
Yaban yasemini
Kuzeybatı Amerika gezimizin son notu Columbia vadisinde rastladığım bu narin çiçeğe ait. Amerikalılar ona "climbing nightshade" adını vermişler. Latince adı kulağa daha şairane geliyor: Solanum dulcamara. İlk gördüğümde bu kıtaya özgü bir bitki olduğunu sanmıştım. Ama yurda dönüp de biraz kitap karıştırınca bu çiçeğin nerdeyse Anadolunun her yerinde yaygın olarak bulunan yaban yasemini olduğunu öğrendim. Dolayısıyla Kuzeybatı Amerika ile Anadoluyu güzel bir rastlantı ile birbirine bağladı bu çiçek. O nedenle gezinin son fotografı olarak seni seçtim YABAN YASEMİNİ!..
Mt. Hood
Buralara kadar gelmişken Portland'ın 75 km yakınındaki bu görkemli dağı yakından görmeden gitmek olmazdı. Mt. Hood bizim Erciyes'e benziyor. Onun gibi geniş bir düzlükte yükseldiği için olduğundan (3426 m) daha haşmetli gözüküyor. Çevresi ormanlık. Kışın bol kar aldığı için Amerikanın en gözde kayak merkezlerinden biri aynı zamanda. Kuzeybatı Amerika'ya yolunuz düşerse muhakkak muhteşem Columbia nehri vadisini aşarak bu güzel dağa ulaşan rotayı seçin. Yolda göreceğiniz şelaleler, kanyonlar da cabası!..
Kızılderililer nerede?
Şef Seattle
Burası Bill Gates evi değil
Seattle'dan
Haiku der ki
Redwood'un veda şarkısı
Redwood Milli Parkında hayat ve ölüm içiçe. Binlerce yıl yaşadıktan sonra tabiatın emrine boyun eğip devrilen koca ağaçlar, daha genç ve daha güçlü yeni kuşağa yer açıyor. Ama bu doğal ölümün getirdiği tevekkül duygusu içinde onlar da Walt Whitman'ın (1819-1892) dillendirdiği şarkıyı terennüm ediyorlar artık:
Elveda kardeşlerim,
Elveda yer ve gök – elveda komşu sular;
Zamanım doldu, artık gitme vakti.
22 Ağustos 2007 Çarşamba
Tall Trees Grove
Yangınlar değil
Beyazlar Kuzey Amerikanın batı kıyılarına 1800'lü yılların başlarında ulaştılar. Bu dev ağaçları gördüklerinde gözlerine inanamamış olmalılar. O tarihte redwood ormanları Pasifik sahilinde 8000 km karelik bir alanı kaplıyordu. 1850'li yıllarda büyük bir açgözlülükle redwood ormanları talan edilmeye başlandı. San Francisco kentinin bu sayede inşa edildiği biliniyor. Şimdi bu ilk orman kuşağından sadece %3'ü ayakta kalmış. Onlar da milli park olarak muhafaza ediliyor. Redwood'ların bu ilk kuşağına, bu ağaca adını veren ve onlarla bir ölçüde aynı kaderi paylaşan kızılderililer gibi (Sequoia bir Kızılderili şefiydi) artık sadece özel olarak korunma altına alınmış alanlarda rastlanabiliyor (bu bölgenin ilk sakinleri olan ve tabiatla binlerce yıl barış içinde yaşamış olan kızılderililere de artık sadece "indian reservation"larda rastlayabiliyorsunuz). O nedenle, bu fotografta görüldüğü üzere, orman yangınları bile vızgelirdi ilk kuşak redwood'lara. Hatta ortalama yüz yılda bir doğal nedenlerle çıkan orman yangınlarının ormanda yaşayan asalakları temizleyerek bu dev canlıların daha da uzun yaşamasına ve büyümesine katkıda bulunduğu da söyleniyor. Pek çok redwood'un 30 cm'ye ulaşan kalınlıktaki kabukları hâlâ bu yangınların izlerini taşıyor. Dolayısıyla yangınlar değil, insanoğlunun dizginlenemeyen açgözlülüğü tüketti redwood ormanlarını.
Ona Redwood derler
Driftwood
İncecik kumlara sarılmış olarak güneşlenirken bana şiirsel bir poz veren bu kütüğe buralılar driftwood diyorlar. Bütün kuzeybatı Pasifik sahili, kumsallar, özellikle de nehir ağızları bunlarla dolu. Kuzey Amerikanın belki de en yoğun ormanlık bölgesi buralar. Tabiat şartlarının bu ormanlardan kopardığı ağaçlar nehirler aracılığıyla okyanusa akıyor. Okyanus da yine büyük bir cömertlik göstererek med cezirler aracılığıyla bu kütükleri insanlara sunuyor. Bütün sahil kasabalarında bunlar kamu malı kabul edildiği için insanlar bunları topluyor. Bazıları şaşırtıcı görüntüleri nedeniyle birer doğal heykel gibi evlerin önünde sergileniyor, bazıları yine bu olağandışı görüntüleri nedeniyle birer sanat eseri muamelesi görerek satışa sunuluyor, çoğu da pek keyifli olan kamp veya plaj ateşlerinde yakılıyor. Tabiatın bizlere sunduğu bir başka bereket bu kısacası.
Pasifik kıyısında
Burası bir başka denizin kıyısı. Bizim denizlere benzemeyen, med-cezirin gücünün yakından hissedildiği bir deniz. Deniz demek de doğru olmayabilir. Burası Pasifik Okyanusu. Suyu soğuk. Çelik gibi.
Portland'a 125 km mesafedeki Canon Beach burası. Canon Beach Oregon eyaletinin Pasifik kıyısındaki en kuzey noktası. Fotografta uzaklarda görünen kayası ile ünlü. Kayanın adı Haystack Rock. 70 metre yüksekliğindeki bu kayanın dünyanın en yüksek üçüncü kıyı kayası olduğunu iddia ediyor Canon Beach ahalisi. Malum Amerika'da büyüklükler ve büyüklüklerin sıralaması çok önemli. Bunu biz de daha Pasifik sahiline adım atar atmaz Haystack (samanyığını-tınaz) kayası sayesinde öğrendik. Güneye, Kaliforniya sınırına kadar daha 5oo km'den fazla yolumuz var. Sahilin bu kesiminin doğal güzelliği Amerika'da pek ünlüymüş. Dolayısıyla göreceklerimizin heyecanı sardı şimdiden bizleri.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)